Julian Whisper Ölüm Yiyen
RPG Puanı : Mesaj Sayısı : 379 Yaş : 52 Savaş Tarafın : DarkSide Rp Partneri : Melanie Whisper (artık whisper oldu :D) En Belirgin Özellik : her nefis ölümü tadıcıdır... Asa : Kayın Ağacı
34 cm
Ejderha yürek lifi
hayli esnek ve kullanışlı Ruh Halin : Kayıt tarihi : 16/08/09
Galleon Galleon: 10 Patronus: Aslan
| Konu: Julian Whisper Ptsi Ağus. 17, 2009 12:47 am | |
| “Julian Whisper. Karanlık Lord’ a her konuda hizmet edeceğime, emirlerini kusursuz bir şekilde yerine getireceğime, sonsuz sadakatle kendisine bağlanacağıma bütün varlığım üstüne and içerim...” Bu yemini ettiğimde henüz on yedi yaşındaydım ve Hogwarts’ tan yeni ayrılmış kendi başına düşünemeyen bir gençtim. Bu yeminle babamın bana hazırladığı gelecek için kendimi Lord’a adıyordum. Babamın bana bıraktığı galleonların yanı sıra bir de bu rütbe kalmıştı ondan bana. Daha küçükken daldığım bu yolda hala büyük bir hazla ilerlemekteyim. İçimdeki karanlık her geçen gün büyümüş, yaptığım her yeni görevle de büyümeye devam ediyordu. Önceleri içimi kaplayan bu karanlıktan korkan ben şimdileri onun benim için büyük bir ödül olduğunu düşünmeye başlamıştım. Aldığım bu sıfatın gereklerini en iyi şekilde yerine getiriyor ve bundan büyük bir zevk duyuyordum. Tek başladığım bu yolda kısa zamanda kendime bir eş bulmuş, bütün görevleri birlikte yapar olmuştuk.
Eşim Christina benim hem okuldan arkadaşım hem de pek uzak sayılmayacak dereceden de akrabamdır. Ta okul yıllarında başlayan ona karşı hislerim okuldan sonra yoğunlaşmış aşka dönüşmüştür. Onunla evlenmiş, onu da içinde bulunduğum karanlığa çekmiş, daha on yedi yaşında ettiğim yemini onun da etmesini sağlamış ve benim uzun yıllardır vücudumda taşıdığım damgayı onun da vücuduna büyük bir mutlulukla kendi ellerimle işlemiştim. Düşüncelerimiz, hislerimiz aynı olan o kadınla artık görevimiz ve hedefimiz de aynıydı. O günden bu yana hiç ayrılmamış herkesin gıpta ile baktığı bir çift, bir ikili oluşturmuştuk. Bütün davetlerde soyadımızı en iyi biçimde temsil ediyor, bütün görevlerde Karanlık Lord’a sadakatimizi en iyi şekilde gösteriyorduk. Bütün bunları yaparken bir aile olduğumuzu unutmuyor, genç yaşta sahip olduğumuz oğlumuza –Nate’ e- da zaman ayırıyor, onu en iyi şekilde yetiştirmeye çalışıyorduk. Zaten zamanımızın çoğunu malikanede geçiriyorduk.
***
Yer : İtalya- Viyana Saat: Gece yarısını geçmek üzere
Akşamüzeri aldığımız yeni bir görev bizi apar topar yola düşürecekti. Hemen hazırlanıp evden çıkmak için cüppelerimizi giyiyorduk ki; “Tam olarak nedir?” diye bir soru yöneltti. Yüzünde hiçbir ifade yoktu, sesi sakin ve ciddi çıkıyordu. Konu Karanlık Lord’a hizmet olunca her şeyi önemser, ne olursa olsun görevini yerine getirirdi. “Her zamanki gibi…Temizlik.” dedim pis bir gülümsemeyle, içimdeki karanlık tekrar tüm vücudumu sarıyordu; yapacaklarımı düşünmek beni tuhaf bir şekilde şeytana dönüştürüyordu. Kapıdan çıkıyorken Christina; “Küçük bir şey yani, kısa sürecek; sanırım biraz uzatmanın sakıncası olmaz.” dedi, bunu söylerken büyük bir haz duyduğunu yüzündeki korkutucu gülümsemeden belliydi. İki tarafı ağaçlarla çevrili patika yolda ilerliyorduk. Christina arada dönüp gerilerde kalan eve bakıyordu; evden gece yarısı ayrılmak bazen ona zor geliyordu, çünkü Nate daha çok küçüktü. Ben ise dümdüz yoluma devam ediyor, sadece önüme bakıyordum: “Oyun istemiyorum Christina, hemen bitireceğiz ve geri döneceğiz…” dedim çocuğuna kızan bir baba edasıyla ama sözüme devam ederken sesime yerleşen alaylı mutluluğu gizleyememiştim: “Zaten kısa süreceğe benzemiyor, bize söylemesi gereken küçük bir sırrı var.” dedim ve sert bir sesle kısa bir kahkaha attım. Christina bunu duyduğuna memnun bir şekilde içindeki kötülüğü yüzüne yansıtarak gülümsüyordu. Alttan alttan gülerek yanıma yaklaştı ve beni öptü. Normalde yaptığı bir şey değildi; hiçbir görevde bu kadar gevşemezdi. Onda oluşan bu gevşemeyi kullanarak bende aşık olduğum ve hayatımı feda ettiğim karımı tutkuyla öptüm. Ama bu fasıl fazla uzamamalıydı. Bir anda ondan ayrılarak “Hadi bitirelim şu işi…” dedim ve elinden tutup ileride gözüken demir parmaklıklı büyük kapıya doğru çekiştirdim. Demir kapının dışına çıkınca; “Hazır mısın?” diye sorarak ona bakmıştım ki onun çoktan gittiğini gördüm. Hemen bende kendi etrafımda dönerek nefesimi kesen o baş döndürücü girdaba kendimi atıp demir kapıdan uzaklaşarak Viyana kentinin bir sokağında kendimi buldum. Christina çoktan yürümeye başlamış sokakta büyük bir hızla ilerliyordu. Kahverengi dalgalı saçları rüzgardan uçuşuyor, siyah cüppesi arkasında sert bir şekilde dalgalanıyordu. Onun uzaktan görüntüsü bana heyecanlandığını ve çok eğlendiğini anlatıyordu. Hemen peşine takılıp hızla ilerleyerek ona yetişmeyi başardım. Yanına vardığımda: “Biraz daha hızlı olmalısın hayatım” dedi kendinden memnun bir sesle. “Fazla heyecanlısın hayatım..” dedim alaylı bir ses tonuyla devam ederek “…sadece bir görev, her zaman yaptığımız bir şey..” diyerek sözlerimi bitirdim. Christina ise hiçbir şey demeden sadece bir ‘hıh’ sesiyle karşılık vermekle yetindi. İkimizde sadece önümüze bakıyor, karanlık ve sıkışık sokakta hızla ilerliyorduk ki ben gideceğimiz evi gördüm. Evin önüne gelince yürümeye devam eden Christina’nın kolunu tutarak kapıya doğru yönlendirdim. Önden gidip bahçe kapısını açarak kibar bir şekilde bu geceki kavalyeme yol verdim ve hemen arkasından da ben girdim. Eski evin bütün ışıkları kapalıydı ama içeride birileri olduğu kesindi. Asamı çıkarıp kilitli olan kapıyı açtım, hayli sessiz bir şekilde içeriye sızdık. Çok dikkatli olmalıydık, sonuçta girdiğimiz evin sahibi de tıpkı bizim gibi bir Ölüm Yiyen’ di; daha doğrusu Karanlık Lord’ un laneti sayesinde ona verilen görevleri eksiksiz bir şekilde yerine getiren masum ama becerikli bir büyücüydü. Uyuyor olmalıydı, evde hiçbir hayat belirtisi yoktu. Evin içinde ikiye ayrılmış gıcırdayan döşemelere dikkat ederek, elimizde asamız hazır bir şekilde adamı arıyorduk. Geniş bir holün sonunda kapalı bir kapı vardı, dikkatimi çektiği için yavaşça ilerleyerek oraya gittim ve kapıyı yavaşça açtım. Kapıyı açar açmaz bana doğru gelen yeşil ışığı fark ederek kendimi yana doğru attım. Bizim iyi adamımız Lord’ un lanetinden kurtulup kendine gelmişti anlaşılan. Artık odada karşılık duruyorduk. Oda hayli büyüktü ve içinde bir sürü eşya vardı. İleride eski bir koltuk takımı vardı, yer yer yırtılmış bir bordo bir perde koltuğun arkasındaki camın iki yanından aşağıya doğru uzanıyordu. Oda üç farklı yere açılıyor gibiydi, birbirinden farklı üç kapı vardı; biri benim girdiğim diğeri ise sağda camın hemen yanındaydı. Üçüncü kapıyı fark etmem biraz zaman almıştı, çünkü uzun boylu iri yapılı iyi adamımızın hemen arkasında duruyordu. Bir yandan odayı keşfederken bir yandan adamı izliyor, yaptığı en küçük hamleyi inceliyordum. Asam elimde hazır bir şekilde ona doğru dönüktü. En küçük hareketinde hemen hamlemi yapmak için bekliyordum. Anlaşılan o da benimle aynı şeyleri düşünüyordu ki hiçbir şey yapmadan beni izliyordu. En sonunda bu gerginliğe dayanamayacak oldu ki konuşmaya başladı.
“Chi sei, cosa vuoi da me?” (1) dedi tedirgin bir şekilde. İtalyanca konuşuyordu.Yavaşça sola doğru yürüyerek lafa girdim. Amacım adamı tedirgin ederek hata yapmasını sağlamaktı.
- Spoiler:
(1) Sen kimsin, ne istiyorsun benden? “Lei non mi riconosce Alan?” dedim sakin bir sesle “Si era una cosa per me.” (2) dedim. Alan tedirgin bir şekilde lafa girdi.
- Spoiler:
(2) Beni tanımadın mı Alan? Sende bana ait bir şeyler vardı. “Non lo so, quello che si fa in casa mia?” (3) iyiden iyiye korkmaya başlamış gibiydi, sesi bana bunu anlatıyordu. Beklemeden Lafa girdim;
- Spoiler:
(3) Seni tanımıyorum, evimde ne arıyorsun? “Come ho detto, ho qualcosa per voi, sono venuto a prendere il suo massimo.” (4) Sakinliğimi sürdürüyordum. Ama dikkatimi bir şey çekmişti, arkadaki kapının kulpu oynuyordu. Bir anlığına dağılan dikkatim, göğsümün ortasından sıkı bir lanet yememe sebep olmuş, beni geriye doğru fırlatmıştı.Duvara sert bir şekilde çarpmış yere yığılıp kalmıştım. O sırada sert bir şekilde Alan’ın arkasındaki kapı açılmış Christina hışımla içeri dalmıştı. “Crucio..” diye bağıran Christina’ nın asasından fırlayan kırmızı ışık bir anda adamı vurmuş adam büyük bir acıyla inleyerek yere düşüp kıvranmaya başlamıştı. Bu arada ben kendimi toparlamış adama, büyük bir oyuncak bulmuş küçük bir çocuk gibi bakarak acı çekişini büyük bir zevkle izleye Christina’ nın yanına gitmiştim. Ben yanına gidince adama doğrulttuğu asasını benim biraz önce kalktığım yere doğru çevirip “Accio” diye bağırdı. Eline gelen asamı bana uzatarak;
- Spoiler:
(4) Dediğim gibi sende bana ait bir şeyler var, onu almaya geldim. “Ben olmasam ne yapacaksın sen.” dedi hem sinirli hem alaylı bir ses tonuyla. Acı çeken vücudumun yarattığı etkiyle sert bir şekilde asamı alıp, adama doğrulttum. Adamın elinde duran asası elinden fırlayıp gitmişti, sinirli bir şekilde sevdiğim kadına bakarak; “Sende daha dikkatli olmalısın.” dedim. Adama iğrenerek bakarak karnına sert bir tekme savurdum. Eğilip suratına bakarak; “Ecco la cosa che non è stato supposto per fare Alan. Mi hanno veramente sconvolto. Lei merita il dolore.” (5) dedim sinirli bir şekilde. Tekrar ayağa kalkarak Christina’ ya bakıp “İstediğini yapabilirsin, ama en sonunda konuşabilsin, o bilgi çok önemli.” dedim korkutucu bir gülümsemeyle.
- Spoiler:
(5) İşte yapmaman gereken şey buydu. Beni gerçekten sinirlendirdin. Acıyı hak ediyorsun. Geriye çekilip soldaki duvara yaslı duran konsola sırtımı dayayarak Christina’ yı büyük bir zevkle izlemeye başladım. Yarattığım kişiyle gurur duyuyordum. Ne yapacağını iyi biliyordu, o yüzden karışmadan bu anın tadını çıkarıyordum. Adam Christina’ nın yaptığı her yeni lanet ile inlemeye acı çekmeye başlıyor, onun çıkardığı o sesler benim egomu tatmin ediyordu. Adam artık kendinden geçmek üzereydi ama Christina durmuyor, oynamaya –işkence yapmaya- devam ediyordu. En sonunda dayanamayarak müdahale ettim. “Christina yeter, unutma istediğimiz bilgi hala onda hayatım. Aklı yerinde olmalı.” dedim haince bir gülümsemeyle. Christina asasını yerde titreyerek yatan adamdan çekip bana baktı. Oyuncağı elinden alınmış bir çocuğun nidasıyla “İyi ama...” diye lafa girdi. Benim onaylamayan bakışlarımı görünce “ tamam pekiyi, al ne yapıyorsan yap...” dedi ve hayli büyük olan odanın ortasına doğru yürümeye başladı. Değişik, tuhaf eşyalardan bolca barındıran odada turlayıp, merakla eşyaları incelemeye koyuldu. Artık o bilgiyi almanın vakti gelmişti. Yavaş ve emin adımlarla adama yaklaştım. Adamın yüzüne doğru bakıp yüzünde oluşan korkuyu görmek beni mutlu ediyordu. Tekrar yanı başına çömelerek; “Volevo qualcosa di molto semplice. Nathan 's dove si nasconde il passaggio? Non è più tempo, si vuole sbarazzarsi di questo dolore solo per rispondere meglio essere aperto.” diye söze başladım. Alan denilen adam, artık acı çekmekten bütün vücudu seğiriyor; bu yüzdende konuşmakta zorluk çekiyordu. Gözlerinden akan yaş ve yündeki yaralardan çıkan kan birbirine karışıyor yüzünde ağır ağır geziniyorlardı. Adama nefretle bakarak “Sto ascoltando.” (6) dedim sert bir sesle. Tam o sırada Christina lafa girerek;
- Spoiler:
(6) Senden istediğim şey hayli basit. Nathan' dan aldığın taşı nereye sakladın? fazla vaktin yok, bu acıdan kurtulmak istiyorsan hemen cevap vermen senin açından iyi olur. Seni dinliyorum. “La mia vita in modo che possa parlare, che si desidera di più, vorrei essere.” (7) dedi, sesi zevk alıyor olduğunu açıkça belli ediyordu. Christina yaklaşınca adam zar zor konuşarak bize istediğimiz bilgiyi vermişti. Adamın yüzüne iğrenç bir böcekmiş gibi bakarak;
- Spoiler:
(7) Hayatım onu öyle konuşturamazsın, istersen be devam edeyim. “Se siete nati si dispiace se vi si trovano, sapete?” adamı çenesinden tutup yüzünü yüzüme yaklaştırarak “Se vi si trovano sono in milioni di pezzi, non alimentare il lupo buca.” (8 ) dedim ürkütücü bir sesle ve işe yaramıştı. Adam panik içerisinde
- Spoiler:
(8 ) Eğer yalansa seni doğduğuna pişman ederim, anladın mı?
Eğer yalansa seni milyonlarca parçaya ayırır, pıtır kurtlara yem yaparım.
“Che io dico la verità, per favore, ho detto la verità.” (9) diye yalvarmaya başlamıştı. Adamın çenesini iterek yerimden kalktım. Christina’ ya dönerek kapıyı işaret ettim. Yürümeye başlayan Christina’nın ardından bende yürümeye başladım. Tam odanın kapısından çıkarken arkama dönerek bağırdım.
- Spoiler:
(9) Doğruyu söylüyorum, lütfen, gerçek söylediklerim.
“Avada Kedavra” ortalığı birden yeşil ışık kaplamıştı ve adam ölmüştü. Tekrar arkamı dönüp evin kapısına yönelen Christina’nın peşine takıldım. İçimde bir görevi daha bitirmenin gururu, yüzümde ise yeni öğrendiğim bu haberin bende yarattığı korku vardı. Bahçe kapısından çıkınca Christina; “Bunu hemen Lord’a haber vermeliyiz” deyip cüppesinin kolunu sıyırdı. Bileğinde canlanan dövmeye tam asasıyla basmak üzereyken elini tuttum ve “Bunu ben hallederim hayatım, yanına gitmeliyim. Sen ise eve dönmelisin.” dedim, sesim ciddiyetini koruyordu. Christina buna pek sevinmese de kabul edip ve anında cisimlendi. Kaldırımda bir süre tek başıma dikilerek eve baktım. Daha sonra vaktin geldiğini anlayarak bende tekrar soluksuz kalmak üzere kendi etrafımda dönerek oradan buharlaştım. | |
|
Geonna Romia Bianca Karanlık Lady
RPG Puanı : Mesaj Sayısı : 861 Yaş : 30 Savaş Tarafın : DarkSide Rp Partneri : ~Wentworth is my world~ En Belirgin Özellik : Asi ve Zeki olması Asa : ~Zarafetin Sessizliği~ Ruh Halin : Kayıt tarihi : 03/07/08
Galleon Galleon: 100000 Patronus: Yılan
| Konu: Geri: Julian Whisper Ptsi Ağus. 17, 2009 1:37 pm | |
| Renk seçimin pek beğenmedim. Yeşil yerine beyaz,gri, yada siyah kullansan daha hoş olurdu. Mavi yerinede anlatımda kullandığın yeşili kullansaydın inan bana daha güzel bir görünüm ortaya çıkardı. Betimlemeler daha fazla olsaydı iyiydi ama idare eder. Anlatım güzel ve akıcı. Uzunluk iyi. Yazım yanlışına rastlamadım.
Puan:85 | |
|