Hogwarts Cadılık Ve Büyücülük Okulu
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Hogwarts Cadılık Ve Büyücülük Okulu

Hogwarts RPG
 
AnasayfaKapıLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Cynthia Monica Bruckher.~

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Cynthia Monica Bruckher




RPG Puanı :
Cynthia Monica Bruckher.~ Left_bar_bleue1 / 1001 / 100Cynthia Monica Bruckher.~ Right_bar_bleue

Mesaj Sayısı : 1
Asa : Death Song
Ruh Halin : Cynthia Monica Bruckher.~ Yaaati6rx4
Kayıt tarihi : 14/01/10

Cynthia Monica Bruckher.~ Empty
MesajKonu: Cynthia Monica Bruckher.~   Cynthia Monica Bruckher.~ Icon_minitimePerş. Ocak 14, 2010 4:53 pm

Açık kalan perdenin arasından süzülen ışık, odaya müthiş denebilecek parıltılar saçarak giriyordu. Paula gözlerini açtığında gelen bu hiddetli ışığın gücüne karşılık deniz mavisi gözlerini kısmak zorunda kaldı. Yumuşacık yatağında bir o yana bir bu yana döndü. Uyumaya çalışsa da beceremediğini farkedip doğruldu ve gözlerini ovaladı. Kalkıp ayaklarını yere sürte sürte, yüzünü yıkamak için banyoya girdi. Çıktığında gözlerini biraz da olsa açabilmiş bir vaziyetteydi. Kollarını iki yana açıp gerindi ve o çok zor olan "polislik" işine gitmek için hazırlandı. Üniformasını giydi ve aynaya baktı. Pürüssüz yüzündeki bir kaç sivilce izi moralini bozsa da yakışıklılığını elden kaybetmediğine sevindi. Bu güzel sabahı odasına daha iyi getirebilmek için siyah perdesini sonuna kadar açtı ve bir süre deniz manzarasına baktı. Paula zengin bir adamdı. Babasından kalan miras onu zengin etmişti. Kendisine büyük bir şirket kalsa da o cinayetlerle uğraşmayı ve onları çözümlemeyi seviyordu. Gençliğinde içten içe dövme yaptırmak istese de bu iş için kendini tutup hiç bir şey yapmamıştı. Geçen zaman içinde hemen dinçleşmişti ve koşarak kapıya doğru gitti. Bir takım evraklarını alarak son model lüks arabasına bindi. Yarım saat içinde bürodaydı. Yukarı kattaki kantine koşarak gitti ve iş arkadaşlarına selam verdikten sonra kahvesini alıp ahşap kahverengi sandalyeye oturdu. Moralleri bozukmuş gibi görünen arkadaşlarına baktıktan sonra Jacquel'de gözleri durdu ve kahvesinden bir yudum aldıktan sonra konuşmaya başladı. " Yeni bir şey var mı? " dedi. Yanındaki arkadaşları iç çektikten sonra daha az morali bozulmuş olan Jacquel konuşmaya başladı. " Brooklyn'de bir vaka. Bir kadın. Evinde ölü bulundu. Evin onun evi olduğundan emin değiliz tabii. Gitmek için seni bekledik." dedi. Paula gözlerini devirip iç çekti. Neden morallerinin bozuk olduğu anlaşılmıştı. Gülerek konuşmaya başladı. " Bu olaylar hala sizi geriyor mu? Ah, her gün her gün de olmaz ki! Alışmanız gerekiyor." dedi. Biraz duraksadıktan sonra aniden ayağa kalkıp seslendi. " Gidelim öyleyse. "
Bir kaç saat sonra Brooklyn'e varmışlardı. Ahşap panjurlu hoş bir evin önüne geldiklerinde durup arabadan indiler. Paula yüzünü buruşturdu ve iğrenerek konuştu. " Berbat bir şekilde ceset kokuyor. " dedi. Yavaş adımlarla cesedin olduğu bölgeye gittiler. Kadın sırtı dönük bir şekilde yatıyordu ve vücudundan akan kanlar yeri kan gölüne çevirmişti. Nefes almıyordu tabi. Simsiyah ve upuzun saçları kan gölüne dönen yerleri az da olsa kapatıyordu. Şık ve zengin bir kadına benziyordu. Dar paça kot bir pantolon ve altına topuklu siyah bir ayakkabı giyinmişti. Paula gülümsedi ve " Güzel kadına benziyor. Yazık olmuş " dedi. Kadının yanına geldiğinde eğildi ve kanlı suratını kendine doğru çevirdi. Yüzü bumbuz bir ifadeye bürünmüştü ve kaskatı kesilmişti. Gözleri fal taşı gibi açılmış, kadının yüzüne bakıyordu. Sustu. Bir kaç dakika konuşmayınca Jaquel yanına gidip kadına baktı. O da aynı şekilde kaskatı kesildi. Bu, arkadaşının en çok sevdiği kişi, sevgilisiydi. " Ah... Paula ? " Paula'yı omzundan dürttü. Diğerleri neler olduğunu merak etti. Kızı tanıyorlardı. Jacquel üzüntülü bir sesle onların merakını giderdi. " Erica. " Sesi güçsüz ve tiz çıkmıştı. Bu isim Jacquel'in ağzından çıkar çıkmaz bütün ekip büyük bir şaşkınlıkla bakakaldı. Sonra suratları düşüverdi. Paula hâla olduğu yerde duruyor, tepki vermiyordu. O sabah güneşi birden dağılmıştı. Yerine kapkara bulutlar havayı sarmış, sanki sabahın körü değilmiş de akşam oluyormuş gibi görünmesini sağlamıştı. Paula birden hareket etti. Sinirlice bir nefes alıp verdi ve gözlerini kapadı. Gözlerini açtığında deniz mavisi gözleri kızarmış ve dolmuştu. Gözlerinden yaşlar süzülüverdi. Aniden kalktı ve yere tekme attı. " Lanet olsun. Lanet olsun." Jacquel de ayağa kalkıp onu sakinleştirmeye çalıştı. " Sakin ol Paula! Böyle yaparak bir sonuca varamayız. Şimdi bu lanet olası katili bulmamız gerekiyor. " dedi. Paula gözlerini Jacquel'e dikti ve öylece durdu. Biraz sakinlemiş görünüyordu. Kafasını salladı. " Haklısın. " Gözleri tekrar dolmuştu ama kendini tuttu. Hızlı adımlarla arabaya doğru ilerledi. Ekibi delilleri bulmaya çalışıyordu. O arabaya yaslanmış, cesedi izliyordu. Biricik Ericası onu nasıl bırakmıştı... Bu katili mutlaka bulması gerektiğini düşündü. Beyni nefret dalgaları yayıyordu ama Paula kendini tutuyordu. Sinirlenmemeliydi. Olan olmuştu. Delil toplama işinin bittiğini görünce ekibin yanına gitti. Erica'nın cesedine yaklaşmamaya çalıştı.
" Neler var ? " dedi. En yakın arkadaşı olan Jacquel, hızlı ve güçsüzce cevap verdi. " Fazla bir şey yok. Bir rozet bulduk. " Elindeki "kuru kafa" rozetini Paula'ya gösterdi. " Katilden düşmüş olabileceğini düşünüyoruz. " Eldivenli elindeki küçük cam parçasını da Paula'ya uzattı. " Bu da ne? "
" O'nun yanında bulduk. Keskin bir şeyle öldürüldüğünü düşünüyoruz. Ama kırılgan bir şey. Bu cam da olayı kanıtlıyor. Fakat cesedin dışarda olması beni şaşırttı. Etrafta bunca ev varken neden burası? Ve burası Erica'nın evi de değil. Erica buraya nasıl gelmiş? " dedi. İç çektikten sonra Paula'ya anlamlı bir bakış attı. Paula kafasını sallayıp " Tamam. Gidebiliriz artık. Burada işimiz kalmadı." Erica'nın kanlarla yığılmış cesedine bir kez daha baktıktan sonra hızlı adımlarla arabasına doğru gitti. Arabayı çok hızlı kullandığı için hemen büroya vardılar. Büyük kantine girip oturdu. Vakayla uğraşmak istemiyordu. Gelen bilgileri değerlendirecekti. Kahvesinin son yudumunu aldıktan çok geçmeden Jacq gelmişti. " Bir şeyler var. Sanırım katil çok da profesyönel değil. " dedi. Paula kafasını "ne oldu?" anlamında salladı. Jacq:
" Evin sahibini araştırdık ve bulduk. Calvin Vincent. " dedi. Paula tekrar kafasını salladı. " İyi. " Derin bir nefes aldığı ve düşündükçe kaybolduğu bu durumdan kurtulmak için yol aradı. Yapamazdı ki Erica'sız... Kurduğu hayaller yıkılmıştı. Geleceğe dair görebileceği bir şey yoktu. Sanki kocaman bir karanlığın içine girmişti ve karanlık onu boğuyordu. Ölmek istiyor ölemiyordu. Ağlamak istiyor, ağlayamıyordu. Gözyaşları dökülemiyordu gözlerinden. Öylesine sıkıyordu kendini. Alışmak için zehrini dökemiyordu ağlayıp da. Düşüncelere dalmış giderken Jacq'in tuttuğu kahve bardağının sıcaklığından dolayı sıcaklanmış eli Paula'yı dürttü ve Jacq konuşmaya başladı tekrardan.
" İyi olmadığını biliyorum fakat elden bir şey gelmiyor. Alışman gerek. " dedi. Paula'nın bildiği şeyleri söylemişti aslında ama yapamıyordu. Hayatı sadece Erica'ya bağlıydı. Fakat artık hayatı diye bir şey kalmamıştı... Erica diye bir kadın da. Başını salladı hiç bir şey demeden. Aniden kantinin kapısı açıldı ve içeriye, yine ekibinden olan biri geldi. Hızlıca konuştu. Elinde buruşmuş bir kağıt vardı. " Bunu kadının cebinde bulduk. " Elindeki kağıdı Paula'ya uzattı. Paula şaşırmış bir şekilde ona baktı. " Sana ait sanırım. " dedi. Paula elinden kağıdı alıp kafasını salladı. Adam gidince yine Jacq ile başbaşa kaldılar. Jacq merakla konuştu. " Okumayacak mısın? " dedi. Paula kafasını hayır anlamında salladı. Tek başına okumak istiyordu bu kağıdı. Buradan çıkınca okuyacaktı. Jacq kafasını salladı ve olduğu yerden kalktı. " Gitmem gerekiyor. " dedi. Paula tekrar kafasını salladı ve o da ayağa kalkıp konuştu. " Ben de gidiyorum. " dedi.
Hızlı adımlarla binadan çıktı. Yürümek istiyordu. Bu temiz havayı ciğerlerine çekmek istiyordu. Sanki Erica'nın son külleri kalmıştı bu havada. İyice içine çekmek istiyordu. Adeta oksijeni bitirircesine derin derin nefes alıyordu. Gittiği psikologdan bunu öğrenmişti. ´Rahatlamanın yoluydu bu.´
Arabalar hızla önünden geçerken kağıdını çıkardı ve okumaya başladı içinden. Boğazına yumrular diziliyordu sanki okudukça...
´ Sevgili kelimesinin ne anlamı vardı benim için senden önce anlayamıyorum... Senden önce aşka ne derdim, bir adamın gözlerinin önünde erimeye ne diyeceğimi de bilmiyorum. Ama bildiğim tek şey var sevgilim. Seni seviyorum. Seviyorum işte... Her ne kadar kavga ile geçse de yıllarımız, sevdik birbirimizi ve hiç bırakmadık. Niye yazdığımı merak edeceksin bu saçma notu... İşte o son yaptığımız kavgadan o kadar pişmanım ki sevgilim... Sanki bu notu yazmassam kahrolurmuşum gibi hissettim. Sanki yazmak zorundaymışım, sana bir şey bırakmalıymışım gibi... Hiç bitmeyecek sevgilim. Ölüm bile...´
Paula, lüks bir arabanın ışığını gördü önce. Sonra sert bir şey beline doğru çarptı. Ne olduğunu anlamadı önce. Sonra başını sert bir yere vurdu ve müthiş bir acı hissetti. Hiç bitmez diye düşündüğü bu acı sonunda dinmeye başladı. Gözleri kapandı hafifçe. Etkisiz hale geldi, elindeki notu yere düşürdü. Önce almaya kalktı Erica'sından kalan son hatırayı. Ama sonra içinden bir ses, bırak, dedi. Bıraktı. Sonra ışık...
Ve sonra, müthiş bir huzur duydu. Erica'nın bembeyaz ışığı karşısında gözleri kamaştı ve kendini kollarına attı.
" Ölüm bile ayıramaz sevgilim. "
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Cynthia Monica Bruckher.~
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Hogwarts Cadılık Ve Büyücülük Okulu :: Site Hakkında * Genel * :: RP Puanlama-
Buraya geçin: