Ertesi sabaha kadar uyuyabilirdi Gülçin. Havada bir uğursuzluk sezmişti. Gülçin, böyle günlerde Tanrı'nın insanlara küsmüş olduğundan dünyaya uğursuzluk dağattığına inanırdı. Eskiden beri, çook eskiden. Çünkü babası ßay Ferguson onu böyLe, güneşin biLe uğursuzluklardan kaçarak gri bulutların arkasına saklandığı günde terk etmişti. ßu gri günler, ona geçmişini hatırlattığı için her defasında gözleri dolar ve böyle sabahlara uyanmak istemezdi. Yine öyle olmuştu. Gözleri dolu doluydu. Uyumak istedi, kaz tüyüyle doldurulmuş, yumuşak yorganını başına kadar çekti ve.. " Tık Tık Tık " Kapı çalmıştı. " İyiki uyumak istedim " diye düşündü ve yavaşça yorganını çekerek, sıcacık yatağını terk etti.
" Selem Gülçin.. Uuu sen ağlıyosun ! ßi sorun mu var ? "
[ color=brown]Gelen okulun ilk gününden beri can dostum diyebileceği Crumberry'di. [/color]
" Ah, hayır.. Her zamanki şeyler işte.. "
" Tatlımm, geçmişini unutmaya çalış artık, hem o iri mavi gözlerine haksızlık ediyorsun, üzgünüm ama ağlayarak şişmelerine ben izin veremem. "
[ color=olive] " Olmuyor Crumberry.. Unutamıyorum, geçmişimle ben şey gibiyiz.. "[/color]
" Evet ? "
" Şey gibi.. "
" Ney gibi ? "
" Akrep ve yelkovan gibi. Evet akrep ve yelkovan gibiyiz. "
" Ahh, saçmalıyorsun Gülçin..Unutmayı başarabilirsin. "
" Ama nasıl ? "
" Gel benimle. "
Gülçin, can dostu Crumberry' i takip etti. Örümcek ağları ve fare ölülerinin bolca bulunduğu bir patikadan geçtikten sonra yaşlı bir adamın yanına yaklaştılar.
" Crumberry ! ßu da kim ? "
" Sen şimdi bu adamla tüm dertlerini paylaş, emin ol çok rahatlayacaksın. Ama o bir muggle.. "
" Heey, mugglelerden nefret ederim ve asla bir muggleye derdimi anlatamam. ßu doğru olmaz. "
" Tanrı aşkına dinle beni. "
" Pekâlâ. "
Gülçin Crumberry tarafından ikna edilerek yaşlı adama doğru ilerledi. Neden olduğu anlaşılmasada daha yanına yaklaşır yaklaşmaz rahatladığını hissetmişti..