Rahat rahat isteyen istediği yolda yürüyemiyordu artık. Zaman çok değişmişti. Ülke dışından yeni döndüğü şu sıralarda karanlık tarafın daha da çoğaldığını fark etmişti. Seherbazların uyuşukluğunu fırsat bilmiş olmalıydılar. Karanlık Lady’nin öldüğünü duymuştu, bunun karanlık tarafın işlerini biraz daha yavaşlatacağını düşünse de hiç de öyle olmamış gözüküyordu. Yerine kimi bulmuşlardı şimdi merak konusuydu.
Asası olmadan kendini çok güçsüz hissediyordu. Herhangi bir gücü olduğu da söylenemezdi zaten. Büyü yapamayan bir büyücü bir hiçti Ned için. Tabii ki bu gruba koftiler de dâhil oluyordu. Asasının kırılmış olması Ned’e kofti gibi yaşamın zorluğunu öğretmişti. Kırık bir asa asasızlıktan daha kötüydü, her büyünün ters tepmesi çok zarar vericiydi.
Adımlarını hızlandırırken Diagon yolunun hiç değişmediğini fark etmişti. Yıllar olmuştu ama hâlâ eskisi gibiydi Diagon yolu, ama karanlık tarafın yükselmesi ile birkaç dükkân kapanmış. Bazıları ise kapanma eşiğine gelmişti. Gözü ile Ollivanders tabelasını arıyordu uzaklarda.
“Ollivanders Asa Dükkânı” En iyi asaların yapıldığı yer, küçük ve hoş bir dükkân. Büyük raflarda sayısızca asa. Ned’e küçüklüğünü hatırlattı burası. Hogwarts’a başlarken Diagon yolunda ilk olarak buraya gelmişti annesiyle. Kendisinin de bir asaya sahip olacak olması çok hoşuna gidiyordu. Kendi kendine büyü yapabilecek olması çok güzel bir duyguydu. İlk yılında seçilecekti binası. Belki Gryffindor olacaktı bekli de Ravenclaw, Hufflepuff da olabilirdi ama asla Slytherin olmak istemiyordu. O kendini bir şey sanan korkaklardan olmak istemiyordu asla. Bay Ollivanders ona bir asa uzattığında heyecanlanmıştı. Hemen o anda büyü yapabileceğini sanıyordu küçük Ned. Asayı sallar sallamaz parçalanmıştı önündeki asa kutusu. Kasıtlı yapmamıştı, aklından böyle bir şey dahi geçmiyordu aslında. Bay Ollivanders’ın yüzünde bir tatminsizlik ifadesi oluşmuştu. Ned’in elinden asayı geri alıp başka bir asa uzatmıştı. Ned, aynı şekilde asayı salladı, bu sefer önündeki asa kutusu hızlı bir şekilde diğer asaların oraya uçmuş. Çarpıp dağıtmıştı ortalığı. Ned mahcup bir ifade ile ikinci asayı da koydu masanın üzerine. Üçüncü seferinde tutturdu kendi asasını, üçüncü asa ile tüye nişan aldı bu sefer ve onu yavaşça havaya kaldırmayı başarabilmişti.
İçeriye girdiğinde Bay Ollivanders, masasında çay içip gazete okuyordu. Gelecek postası olaylara rağmen hiçbir aksaklık göstermeden işini sürdürmeye devam ediyordu. Genelde söylediklerine inanmasa da yine de doğruyu söylüyordu arada bir. Büyük bir manşet atılmıştı baş sayfaya. “New Worl Order mı? Chiarore Suo Guardia mı?” Ve altında iki ayrı grubun birbirine asa tuttuğunu, her an saldırabilecek durumda olduğunu gösteren bir fotoğraf. Neydi ki bu iki grup. Haberin devamına hemen göz atınca anlayabilmişti karanlık ve aydınlığın yeni gruplarını. Yoldaşlık ne olmuştu? Daha öğrenmesi gereken çok şey vardı bu yeni büyücüler dünyasından. O sırada Bay Ollivanders Ned’e seslendi “Nasıl yardımcı olabilirim?” Ned asasının iki parçasını Ollivanders’ın masasına koyarak cevap verdi “Yeni bir asa alabilir miyim?”