Hogwarts Cadılık Ve Büyücülük Okulu
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Hogwarts Cadılık Ve Büyücülük Okulu

Hogwarts RPG
 
AnasayfaKapıLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Emma Elle Xanei

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Emma Elle Xanei




RPG Puanı :
Emma Elle Xanei Left_bar_bleue73 / 10073 / 100Emma Elle Xanei Right_bar_bleue

Mesaj Sayısı : 1
Asa : Veela saçı
Ruh Halin : Emma Elle Xanei Danceuy7sk4
Kayıt tarihi : 29/08/09

Emma Elle Xanei Empty
MesajKonu: Emma Elle Xanei   Emma Elle Xanei Icon_minitimeC.tesi Ağus. 29, 2009 6:32 pm

İki RP koyuyorum, ilki başka bir karakterimle yaptığım RP'mdir.

Ah, demek öyle!

Elinde tuttuğu kadeh, terli avcunun arasından birkaç santim yavaşça kayıp tehditkâr bir havayla yere doğru sallandı. İçindeki parlak kırmızı sıvının damlaları, kadehin soğuk cam yüzeyinde benekler oluşturmuştu. Damlaların arasından yayılan mum ışığı, kadehin içindeki kırmızı şarabın durgun yüzeyine yansıyor ve yanar döner bir görüntü oluşturuyordu.

“Hmm…Pekâlâ Dewia. Demek yedi yıl sonra birdenbire ortaya çıkışının hiçbir sebebi yok, doğru anlamışım öyle değil mi?” dedi Thale, gergin bir ses tonuyla. Karşısında hoş giyimiyle oturan Dewia’ya sert bakışlar atıyor, sözlerinde yansıtmadığı öfkeyi bakışlarıyla aşılamaya çalışıyordu. Dewia, yeşil yeşil parlayan gözlerini yavaşça Thale’in yüzünde gezdirdi. Dudakları akşamüstü açan sefa çiçekleri gibi yukarı kalktı ve yüzünde onaylayan bir tebessüm belirdi.

“Ah, evet, elbette Thale! Gelişimin bir sebebi olmak zorunda mı yoksa? Sebepsiz yere gelemez miyim?” diye sordu müşfik, yumuşak sesiyle. Thale’in yaydığı tüm gerginliği silip atmak istercesine söylemişti bunları. Fakat onun gözlerinde de katıksız bir öfke uğursuzca parıldıyordu. Gelişinin bir sebebi vardı elbette, fakat bu Thale’e açıklayamayacağı kadar özel bir meseleydi. Meselenin özünde Thale’in olmadığı açıktı; fakat bayan bunu karşısında gergince onu süzen zayıf adama anlatırsa, ortalığı gereksiz bir kasırga kavurmaya başlardı.

“Tabii ki gelebilirsin Dewia. Sadece bir daha ayak basmamaya yemin ettiğin bu eve birdenbire teşrif etmen bende merak uyandırdı.” dedi Thale. Sözlerine bu kez yansıyan kınama ve iğneleme, Dewia’nın yüzündeki tebessümü soldurmaya yetmişti. İçin için Dewia’nın buna ne cevap vereceğini merak edip düşünedururken, elindeki kadehi kaldırıp dudaklarına dayadı ve sert şaraptan küçük bir yudum aldı. Boğazından kayarcasına, büyük bir sabırsızlıkla geçen kırmızı sıvının serinliğini tüm damarlarında hissetti. Ürpertici bir gülümsemeyle gözlerini Dewia’dan ayırdı.

“Uyandırması normal.” dedi Dewia o sakin ses tonuyla. Hızlı bir hareketle sandalyesinden doğruldu ve kararlı adımlarla Thale’e doğru ilerledi. Kadının ayakkabısının tabanının yer döşemesiyle buluştuğunda çıkan ses, Thale’e rahatsız edici gelmişti. Yüzünü ekşiterek gözlerini tekrar Dewia’ya çevirdi. Kadının yeşil gözlerini çevreleyen kirpikler, birbirlerine yakınlaşmışlardı. Kadın, gözlerini kısıyordu. Usta bir heykeltıraşın elinden çıkmışa benzeyen burnu, Thale’in şarabı kadar kırmızı olan dudaklarına uzanıyordu. Ufak fakat çarpıcı bir görünüş uyandıran çenesinin hemen etrafında, dümdüz uzanan kahverengi saçları vardı. Kısa boylu olmasına karşın bedeninden fışkıran asalet, Thale’in ürkütücü duruşunu bile gölgelemişti. Thale, Dewia’ya baktı uzun uzun; bir zamanlar yürekten sevdiği kadına, bir zamanlar gönlünü verdiği kadına baktı… Kalbinin çocuksu bir neşeyle çarpmaya başladığını hissedene kadar baktı, doya doya, sanki yedi yılın özlemini çıkartmak istercesine baktı… Kadının somutluğunu söküp atmak istercesine, güzel görüntüsünü gözlerine yerleştirmek istercesine baktı kadına…

“Thale.” diye fısıldadı Dewia. Bu sırada tam olarak Thale’in sandalyesinin önünde duruyordu; gözlerini adamın yüzüne sabitlemişti. Yavaş bir hareketle eğilerek, Thale ile arasında olan boy farkını yok etti. Şimdi ikisi de soluk almadan birbirlerine bakıyorlardı. Bu anı betimleyebilecek tüm sözcükler yokolmuştu sanki, sadece ikisi vardı o anda…

“Thale.” diye mırıldandı Dewia, ellerini adamın sol elinin üstünde birleştirdi. Gözlerine dolmakta olan yaşlara aldırmadan baktı sevdiği adama, yaşlar yüzünü ıslatarak yalarken bile hiçbir şey onun duruşunu bozmadı.

Hayat acımasız Thale, yardımına ihtiyacım var.

“Seni özledim.”

Sözcükler kadının dudaklarından, bir fısıltı halinde çıkıp etrafa yayılmıştı. Thale, karşısında duran mucizesine baktı bir süre, duygularını gizleyebilir miydi daha fazla? Hayır… Dudakları, yavaşça aralandı; “Bende…”

***




Karşımda duran Chris'e sırıtarak baktım, sıcaktan dolayı alnına yapışan sarı saçları görüşünü engelliyor olmalıydı. Gözlerini dikkatle kısmıştı, kirpiklerinin arasından görünen gökyüzü mavisi pırıltılarda muzur bir ifade okunuyordu. Çok sık gülmekten gözlerinin çevresinde kırışıklıklar oluşmuştu, şimdi daha da belirgindi bu kırışıklıklar. Bir kumaşın düzgün olmayan yüzeyini andırıyordu bu. Normalde soluk olan yüzü kızarmıştı; sanki vücudundaki tüm kan çehresine hücum etmişti.
"Bu lanet yercücelerinin buralarda bir yerlerde olduğundan eminim!" diye tısladı kin dolu sesiyle. "Reşit olmaman ne kadar kötü Emma, tam da senin "üstün" sihirsel becerilerine ihtiyacım varken böyle bir engel çıktı karşıma." dedi ve birden histerik bir kahkahayla sarsıldı bedeni, etrafı gürültülü ve neşeli sesi dolduruyordu. Suratımı asarak asamı düşledim; henüz okul dışında kullanmaya yetkimin olmadığı asamı. Chris'in sinirlendiğini biliyordum fakat yine de bana laf çarpıtmasına gerek yoktu. Homurdanarak bakışlarımı yüzünden ayırıp toprak zemine döndüm. Bakışlarım kahverengi yüzeyle buluşur buluşmaz toprağın üstünde bir delik belirdi, suratıma iyice yayılan sırıtışa engel olamadım. Ve işte, çirkin bir yercücesi kafasını delikten dışarı çıkarmış, aptal aptal etrafına bakınıyordu. Sanırım Chris'te yercücesini görmüştü, çünkü çoktan hızla asasını yaratığa doğrultup büyü yapmaya hazırlanıyordu.
"Sersemlet!"
Yercücesinin gözleri yavaşça kapandı ve tok bir sesle toprağa düştü. Küçük bedeni, büyünün ağırlığını kaldıramamıştı. Şimdi sırada cüce ayılmadan onu fırlatmak kalıyordu. Chris, cücenin bedenini terli elleriyle kavrayıp bana uzattı. "Bu şeref sana ait." dedi olacakları şimdiden merak etmeye başlayan tuhaf gülüşüyle.
"Sağol." dedim soğuk soğuk, elimi uzatıp cüceyi avuçlarından aldım. Zaten bulanmış olan beynini, sallayarak daha fazla bulandırmanın âlemi yoktu. Bu yüzden bileğimi geriye doğru büküp yaratığı tüm kuvvetimle ileri doğru savurdum. Havayı keskin bir sesle yararak ilerleyen cücenin baygın bedeni, on metre ilerde yavaşlayarak yere çakıldı.
"İyi atış!"
"Beğenmene şaşırdım açıkçası." dedim yapmacık bir hayretle. Chris ise sadece gülümsemekle yetindi.

Yaklaşık yarım saat sonra, hemen hemen tüm yercüceleri bahçe arazisinden silinmişti; tüm yaratıkları bana fırlattırmıştı Chris. Ağrıyan bileğimi ovuşturarak bahçenin yanındaki verandada oturan Chris'in yanına gittim ve bir tabure çekip yanına oturdum.
"Ne zaman gideceksin Chris?" diye sordum. Fakat sesimde düşmanlıktan eser bile yoktu, gün boyunca sergilemediğim yumuşaklık sesimde gizliydi. Chris, annemin bir yakınıydı. Onunla vakit geçirmeyi seviyordum fakat zaman zaman söylediği yersiz laflar beni sinir ediyordu. Bizimle bir haftalığına vakit geçirmeye gelmişti ve bir hafta çoktan dolmuştu. Ne zaman gideceğini merak ediyordum. Buna göre o gitmeden önceki günleri onunla birlikte geçirmek için planlar yapabilirdim.
"Gitmemi istiyor gibisin?"
"Bu bir cevap değil." dedim gülümseyerek.
"Aslında kesin değil. Herhâlde Salı günü Macaristan'a doğru yola çıkacağım. Gitmeden önce tüm yercücelerini temizlesek iyi olur." dedi ciddi bir sesle. Gülümsememi sürdürerek onaylarcasına başımı salladım. "Tabii asıl cüce sensin Emma ama maalesef seni kaldırıp fırlatamayacağım kadar ağırsın." dedi ve gülmeye başladı.
"Tabii tabii..." dedim istifimi bozmamaya dikkat ederek. Gülüşü yavaşça söndü ve yüzü ifadesizleşti.
Bende gözlerimi yavaşça verandanın yer döşemesine dikip düşünmeye başladım. Hafif bir rüzgâr bedenimi sıyırıp geçiyordu. Gün daha yeni başlıyordu. Ve Salı'dan önce Chris ile yapacağım pek çok şey vardı... Gülümsemem yüzüme yayılırken gözlerimi kapattım, Salı gelene kadar bol bol gülecektim nasıl olsa.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Rolande Addié
5. Sınıf
Rolande Addié


RPG Puanı :
Emma Elle Xanei Left_bar_bleue100 / 100100 / 100Emma Elle Xanei Right_bar_bleue

Kadın
Mesaj Sayısı : 1462
Yaş : 29
Savaş Tarafın : Chiarore Suo Guardia
Rp Partneri : Forever Sébastien! He is my love angel.
En Belirgin Özellik : Sabırlı kişilik ve oldukça sakar o.O
Asa : 21 Inch,Hipogrif Tüyü, At Kılı
Ruh Halin : Emma Elle Xanei 37978406tk7qx0
Kayıt tarihi : 26/06/09

Galleon
Galleon: 1000
Patronus: Seçilmedi

Emma Elle Xanei Empty
MesajKonu: Geri: Emma Elle Xanei   Emma Elle Xanei Icon_minitimeC.tesi Ağus. 29, 2009 6:40 pm

Kurgular daha uzun olabilirdi kanısındayım. Birde renk uyumu göremedim. En azından konuşmaları farklı renk yapabilirdin. Yazım hatan pek yok. Bir tek takıldığın nokta *yeşil yeşil* gibi ikilemeler yaparken aralarıa virgül koymaman. Betimleme bence yetersiz. Anlatım güzel ama bazı yerlerde cümle düşüklükleri var. Puanlarını renk uyumu, uzunluktan kırıyorum. Betimleme de biraz yetersiz kaçtığındn ordan da ufak bir puan kırıldı. Noktalardan sonra boşluk bırakman hoşuma gitti. Biraz özensiz yazılmış rpg gibi sanki?


RPG Puanınız: 73
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Emma Elle Xanei
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Emma Williams

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Hogwarts Cadılık Ve Büyücülük Okulu :: Role Play Game Dışı :: Site Arşivi :: RPG Arşivi-
Buraya geçin: