Hogwarts Cadılık Ve Büyücülük Okulu
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Hogwarts Cadılık Ve Büyücülük Okulu

Hogwarts RPG
 
AnasayfaKapıLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 mia..

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Mia Alyssa Ventimiglia
Bitkibilim Profesörü
Mia Alyssa Ventimiglia


RPG Puanı :
mia.. Left_bar_bleue100 / 100100 / 100mia.. Right_bar_bleue

Kadın
Mesaj Sayısı : 85
Yaş : 32
Savaş Tarafın : Z.A.Y
Rp Partneri : Oliver H. Whisper <3
En Belirgin Özellik : iyi kalpli,zeki, zarif, affeden..
Asa : 00
Ruh Halin : mia.. Glensuratdw9xw9
Kayıt tarihi : 04/07/09

Galleon
Galleon: 360
Patronus: Seçilmedi

mia.. Empty
MesajKonu: mia..   mia.. Icon_minitimePtsi Ağus. 24, 2009 1:17 pm

“Bazen insanın yapacak hiçbir şeyi olmazda, çaresiz bir şekilde olup biteni izler ya; hani içini büyük bir keder kaplar da ağlayamaz, sessizce çaresizliğine boyun eğer. Bütün umutsuzluklar içine dolar, bütün karanlıklar kafasını karıştırır da hareket etmeye korkar, nefes almayı bile bırakır. İçeride küçücük umudun deli gibi bağırıp sesini duyurmaya, seni harekete geçirmeye çalışırken beyninde sinsi sinsi dolaşan çaresizlik yavaş yavaş kalbine inip tıpkı bir kara örtü gibi o saf beyaz umudunun üstünü kaplayıp susurunca, baş başa kaldığın benliğinle bu koca karanlıkta ne yapacağını şaşırıp sağa sola çarparak ilerlemeye çalışırsında yapamazsın ya. İşte ben altı yıl önce bu haldeydim…”

Yer: İtalya-Venedik
Zaman: Gün batımı, altı yıl önce..


Soğuk ve yağmurlu bir günün ardından güneş kendini çok hafif göstermiş, şimdi de usul usul çekiliyor, yerini aya bırakmak için gökyüzünden ayrılıyordu. Arabaların hızla aktığı şehir otobanındaki insanlar çabuk hareket ederek bir an önce evine yetişmeye çalışıyordu. Otobanın kıyısında yayalar için yapılmış tırabzanların arasında ilerleyen yaşlı kadın hariç herkes hızlı yürüyordu. Yolda çok ağır bir şekilde ilerliyor, beyaz saçları üzerinde duran eşarbını rüzgara teslim etmemek için elini başının üstünde tutuyordu. Diğer elinde ise büyükçe bir torba taşıyordu. Torbayı taşımakta güçlük çektiği yüzündeki yorgun ifadeden belli olan yaşlı kadın otobanın kenarında bulunan hayli eski ve paslı bir tabelanın önünde durdu. Kadın derin nefesler alıyor bir yandan da yüzündeki teri siliyordu. Yüzündeki teri sildikten sonra tabelaya baktı kederle. Daha çok yolu vardı ve yükü de oldukça ağırdı. Daha fazla vakit kaybetmemek için paslı tabelanın direğinin dibine bıraktığı beyaz torbasını tekrar eline alarak, tabelanın gösterdiği yöne doğru yürümeye koyuldu.

Albero Bianco Bulvarı-Primavera Verde Ormanı

Bulvarın ortasında bulunan bir fıskiyenin önünde birden iki siluet belirmişti. Karanlıkta oldukları için yüzleri görünmeyen bu iki kişi biraz ilerleyince ışık yüzlerine vurmuş, bütün hatlarını ortaya çıkarmıştı. Daha yirmili yaşlarında olan iki genç –biri kadın, biri erkek- hızla fıskiyeden yukarı doğru yürümeye başlamıştı. Uzun boylu zayıf genç adam hızla önden ilerliyor, üzerindeki pelerini yola sürterek tuhaf hışırtılar çıkarıyordu. Oldukça kızgın ve birazda solgun görünüyordu. Yüzündeki beyazlık zayıf vücuduyla birleştirilince hastalıklı bir tipi oluşturuyordu. Yüz hatları sanki elle çizilmiş gibi belirgin ve güzel olan bu çocuğun gözünün altına sanattan anlamayan cahil bir kişi tarafından çizilmiş gibi görünen morumsu torbalar vardı. Kireç gibi bembeyaz korkutucu yüzünü daha da beter hale getiriyorlardı o morluklar. Genç adamı biraz daha geriden takip eden genç hanım gayet sağlıklı görünüyordu. Hemen hemen adamla aynı boyda olan bu hanımın ince zarif bir vücudu olduğu üstündeki bol dökümlü cüppesine rağmen belli oluyordu. Onunda yüzü biraz solgun gibiydi ama pek hasta gibi durmuyordu. Daha çok yorgunluğun verdiği bir solgunluğa benziyordu ya da bir korkunun verdiği… Yüzündeki ürkek ifade ikinci kanıyı güçlendiriyor, solgunluğunun sebebinin korku olduğunu ortaya seriyordu.

Yolun kenarından yürümeye devam ediyordu iki genç. Bulvarın iki tarafını da gölgeleyen uzun ağaçlar çevrede o yoldan başka bir şey yokmuş hissiyatı veriyordu. Yolda ilerledikçe sıklaşan ağaçlar etkisinin iyice kaybetmekte olan güneşin ışınlarını yok etmişti adeta. Mia ve Oliver’ın gerisinden yaşlı bir kadın geliyordu. Elindeki beyaz torbası ona yük etmiş olacak ki adımlarını çok yavaş atıyor, yolda uzun sürede kısa mesafe kat edebiliyordu. Mia geriden gelen adımları duyunca arkasına dönüp baktı. Ardından önden giden genç adama döndü ve çok sessizce konuşmaya başladı. “Geriden gelen var.” dedi. Zaten bu gece önünde onu bekleyen birçok engel varken şimdi bir de zaman kaybetmek zorunda kalacaklardı. Oliver kaşlarını çatıp geriye baktığında ise onu bekleyen sürprizden hiç hoşnut olmamıştı. Bu gece gidecekleri otel bir büyücü oteliydi ve mugglelar bu oteli göremiyordu; fakat bir problem vardı, yaşlı kadın iki tane gencin boşlukta kaybolduğunu görünce ya delirdiğini zannedecekti ya da kalp krizi geçirip ölecekti. Oliver ve Mia sandıklarını yolun kenarına çekip yaşlı kadının yoldan çekip gitmesini beklediler. Hava iyice kararırken Mia endişeye kapılmaya başlamıştı, yaşlı kadın oldukça yavaş ilerliyor, Oliver ve Mia ise yolun bitiminde yaşlı kadının yoldan ayrıldığını izleyip otelin kapısından içeri girmek için sabırsızlanıyorlardı. Mia iyice endişeye kapılmış, olduğu yerde dönüp dururken, Oliver ise sakinleşmeye çalışıyor ve kadının gitmesini bekliyordu. En nihayetinde kadın yolun sonuna gelmişti ve sağ taraftaki sapağa dönüp ilerlemeye devam etmişti.

Mia ve Oliver kadın gider gitmez otelin kapısından içeri girmiş ve odalarına yerleşmişlerdi. Özellikle bu oteli tercih etmişlerdi kalmak için, çünkü yakınında bir orman vardı ve bu orman Oliver’ın çok işine yarayacaktı.

Mia camın kenarında oturmuş bir yandan gökyüzünün karardığının farkına varıp endişeye kapılıyor, bir yandan da Oliver’ın içmesi gereken iksirin son hazırlıklarını yapıyordu. Oliver ise yatağa uzanmış, kendini bu olaya adapte etmeye çalışıyordu. Kafasında uçuşan binlerce sorunun çoğunu cevapsız bırakıyordu; tıpkı Mia gibi. Kafasındaki soruları tek tek yanıtlıyordu. Bazılarında kendine kaçamak yanıtlar veriyor, bazılarını ise direk es geçiyordu. Mia hazırladığı iksiri cam şişeye koydu ve ardından yerinden kalkıp yatakta uzanmış olan Oliver’a ikram etti. Mia, Oliver iksiri yudumlarken dudağını kemiriyor bir yandan da gökyüzüne bakıyordu. “İki-üç dakika kaldı, artık gitsen iyi olur” dedi Mia titrek bir sesle. Bu gecelerde çok fazla konuşmazlar, konuştukları zaman isimlerini bile kullanmazlardı. Oliver yataktan kalktı ve odanın kapısına yöneldi. Mia ise onu kapıdan uğurlamak için Oliver’ı takip etti. Oliver ona baktı ve bugün hiç gülmeyen o suratını gevşeterek “Endişelenme, bu ilk değil ki. Sabah görüşürüz” dedi. Mia ise “Bol şans seni seviyorum” dedi ve ardından Oliver’a sımsıkı sarıldı. Hemen ayrıldı ve ona el salladı, daha sonra tekrar cam kenarına geçti ve ormanı izlemeye koyuldu. Birkaç dakika sonra dolunay yüzünü gösterdi. Mia koltukta öylece oturuyor, gecenin çabucak geçmesi için binlerce dualar ediyordu. İçindeki endişe damarlarına kadar sızmış, kanını titretiyordu.

* * *

Yaklaşık üç saat geçmişti ama Mia’nın saatlerdir gözünü kırpmadan seyrettiği ormandan ne bir uluma ne de bir inilti yükselmişti. Mia yerinde durmakta güçlük çekiyor, odayı sürekli turluyordu. Daha sonra yatağa attı kendini ve iki elini başının arkasına koyup tavanı seyretmeye koyuldu. Çok fazla geçmeden güçlükle dayandığı uykuya kendini esir vermiş, tüm saflığı ve güzelliğiyle uyumaya başlamıştı. Birkaç gündür çok yorulmuş, bitkin düşmüştü. Okuldan mezun olurken Oliver’la birlikte kurduğu hayallerin çoğu ertelenmiş, hatta bazıları iptal edilmişti. Mia her ne kadar bundan dolayı üzüntü duysa da bunu Oliver’a hiçbir zaman yansıtmak istememişti. Çünkü bu durumundan sonra fazlasıyla alınganlaşan Oliver Mia’nın duyduğu bu üzüntünün pişmanlık olduğunu sanabileceği için Mia yalnızca uygulayabilecekleri hayallerin peşinde koşuyordu.

* * *

Gökyüzünde güneş kendini göstermeden dünyayı aydınlatmaya başlamıştı, dolunay ise bu misafir ışıklarından rahatsız oluyordu. Mia yataktan kalktı ve pelerinini giyinip otelden dışarı çıktı. Gece hiçbir uluma duymadığından dolayı rahatsız olan Mia şimdi Oliver’ın geceyi geçirmek için tercih ettiği ormanda gezintiye başlamıştı. Sık ağaçların toprağı kaplamış kökleri arasında yürümek bir engel parkurunda yürümekten daha zor olmuştu Mia için. Yapraklardan düşen su damlaları ara sıra Mia’ya geliyor, onun saçında bir nem yaratıyordu. Ağaçların gövdesinin taşıyamadığı dallar yere doğru eğilmiş ilerlemekte olan Mia’nın bedenine çarpıyordu. Bir yandan karanlık bir yandan da çeşitli engellerle onu zorlayan ağaçlar onu çok bunaltmıştı. Ormanda yürürken toprağın zeminini damar gibi kaplayan köklerden birine takılıp yere serilmişti Mia. Dizleri üzerinde doğrulup ellerini temizlerken saçlarının arasından sızıp boynuna ulaşan sıcak esinti Mia’yı ürpertmişti. Bu sıcak esintinin bir canlıdan geldiği kesindi; Mia endişeye kapılmıştı ve beynini saran bir soru onu daha da korkutuyordu: Ormanda Oliver’dan başka yaratıklar da var mıydı?

Mia hemen ayağa kalktı ve arkasına dönüp onun ürpermesine sebep olan yaratığa baktı. Keskin dişleri ve sivri yüzüyle korkutucu bir kurt adam onu seyrediyordu. Mia sessiz bir şekilde ağzını açtı ve “Oll?” diye sordu endişeyle. Sorduğu sorudan cevap alamayacağı apaçık belliydi. Bir kurt adam benliğini kaybetmesinden dolayı hafızasını da kaybeder. Onu dikkatle izleyen Mia’nın sorusuna ufak bir uluma ile karşılık vermişti. Daha sonra pençesini kaldırıp Mia’nın koluna sert bir darbe indirmişti. Mia yere kapaklanmış, darbenin verdiği acıyla yerde sızlanırken güneş kendini göstermiş ve dolunay yok olmuştu. Oliver da kendini yere atmış, bembeyaz tenini tırmıklayıp titremeye başlamıştı. Kurt adam etkisinden çıkan herkesle aynı tepkileri veriyordu. Mia yerinden kalktı ve ona yaklaşıp yüzünü okşadı.

“Oll, sen iyi misin?” diye sordu titrek bir sesle. Gözlerinden akan yaşların sebebi kolunda oluşan derin yaranın ağrı ve sızısı değil; Oliver’ın bu güçsüz ve acınası halini görmekti. Mia onu daha önce dönüşümünün ardından hiç görmemişti ve bunu görmek ona hiç iyi gelmemişti. Oliver’ ın ise gitgide titremesi azalıyor, normal bir insana benzemeye başlıyordu. Ağzını açtı ve “S…Sen, ahh.. Ned.. Neden?” diye konuşmaya çalışırken onu susturdu ve “Şişşt, konuşma. Ben iyiyim.” dedi, Oliver’ ın ona gözleriyle kolunu işaret etmesi sonucu ise “Ufacık bir yara” dedi. Gözünün önüne gelen saçlarını geriye attı ve Oliver’a baktı. Gözlerinden akan yaşları sildikçe yerine yenileri geliyordu. Yaklaşık on dakika geçicince Mia Oliver’ ın kolundan tuttu ve onu kaldırdı. Oliver onun omzuna yaslana yaslana, tıpkı yaşlı kadının ilerleme hızıyla eşit oranda ilerlediler ve otele vardılar. Mia Oliver’ ı yatağa yatırdı ve o da onun yanına oturdu.

* * *

Oliver artık kendine gelmiş ve yorgunluk uykusundan uyanmıştı. Mia ise onun başında dururken ufak bir şekerlemeye dalmıştı. Mia esnedi ve doğrulup gerindi. Ona bakan Oliver’ a neşeyle “Günaydın. Senle uykuya dalmışım” dedi fakat Oliver’ ın yüzü gülmüyordu. Kaşlarını çatıp asık suratıyla konuşmaya başladı. “Neden ormana geldin?” diye sordu Mia’ ya. “Ben gece hiçbir ses duymayınca başına bir şey geldi diye merak ettim, geldim” dedi Mia çekingen bir sesle. “Ben sana buraya gelmeden önce ne demiştim, böyle gecelerde sadece beni beklemen gerekmiyor muydu? Ya başına başka bir şey gelseydi? Seni parçalayabilirdim Mia, ki şimdide kolunu yaraladım.” dedi sesi gür çıkıyordu, belli ki bu olaydan dolayı endişelenmişti. “Kolum acımıyor. Hem başıma bir şey gelmediğine göre bunları tartışmanın bir manası yok. Böyle bir olay ilk kez başımıza geldi” dedi Mia, Oliver’ ın ona bağırmasından rahatsız olmuş bir hali vardı. “İlk kez başımıza gelmiş olabilir ama son kez olacağını kim bilebilir?” dedi Oliver ve diğer sözlerini kendiyle konuşur gibi söyledi; “En başından beri yanlıştı. Bunu devam ettirmemeliydim. Her dönüşümümde ona zarar gelebilir.” Mia onun bu sözlerinden ilişkileriyle ilgili kötü sonuçlar elde ediyordu.

“Yeter artık Oliver. Sürekli kendini suçlamaktan vazgeç. Böyle olmanı biz istemedik ama biz bu durumun ilişkimize zarar vermesine izin vermemeliyiz. Ben seni bu şekilde de kabul edip bunlara kalkışmışken sana ne oluyor da bunu bitirmeye kalkışıyorsun?” dedi bağırarak. Son sözleri Oliver’ ın canını yakmıştı; Mia gözlerinden akan yaşlara engel olamıyordu. “Seni seviyorum –her halinle” diyebilmişti sadece. Oliver ise gözlerini ondan kaçırıyor, başka yerlere bakıyordu. Mia’nın böyle düşünmesi Oliver için hiçbir şeyi değiştirmiyordu, o yine aynı fikirler doğrultusundaydı. Bir anda henüz hiç açılmamış olan sandığını aldı ve kapıya doğru yürüdü. Mia hemen onun önüne geçti ama Oliver yürümeye devam ediyordu. Mia en sonunda onun dizlerine kapandı ve “Oliver… Lütfen. Bunun bizi ayırmasına izin verme” diyordu. şimdi yerde ufak bir çocuk gibi Oliver’ın dizlerine kapanmış yalvarıyordu. Oliver Mia’nın bu durumuna daha fazla katlanamadı ve göz pınarlarının birinden bir damla yaş süzüldü. “Mia… Kalk ayağa” diyebilmişti ama Mia başını hayır anlamında sallayıp ağlıyordu. “Mia lütfen” dedi Oliver. “Seni bırakamam anla Oliver” dedi Mia hüngür hüngür. Oliver bu duruma daha fazla katlanamadı ve odanın kapısını açıp hızlıca otelden uzaklaştı. Mia ise odanın ortasında yere serilmiş, göz yaşlarıyla döşemeyi ıslatıyordu. Geriye kalan bir parça hüzün ve Mia’nın o gece yaptığı davranıştan dolayı duyduğu pişmanlık idi…

Oliver ve Mia kader onları tekrar bir araya getirene dek ayrı kalmışlar. Mia bir bitkibilim uzmanının yanında çalışırken; Oliver Mia’ yı unutturabilecek her neresi varsa oraya gitmiş ve dünya turu yapmıştır…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Rolande Addié
5. Sınıf
Rolande Addié


RPG Puanı :
mia.. Left_bar_bleue100 / 100100 / 100mia.. Right_bar_bleue

Kadın
Mesaj Sayısı : 1462
Yaş : 29
Savaş Tarafın : Chiarore Suo Guardia
Rp Partneri : Forever Sébastien! He is my love angel.
En Belirgin Özellik : Sabırlı kişilik ve oldukça sakar o.O
Asa : 21 Inch,Hipogrif Tüyü, At Kılı
Ruh Halin : mia.. 37978406tk7qx0
Kayıt tarihi : 26/06/09

Galleon
Galleon: 1000
Patronus: Seçilmedi

mia.. Empty
MesajKonu: Geri: mia..   mia.. Icon_minitimePtsi Ağus. 24, 2009 1:23 pm

Renk seçimi ve uzunluktan tam puan. Yazım hatasıda gözüme çarpmadı ordan da puan kırmıyorum. Betimlemeler hoşuma giti; anlatım akıcı. Rpg'in görüntüsü hoş, göz yormuyor.

RPG Puanınız:100
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
mia..
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Hogwarts Cadılık Ve Büyücülük Okulu :: Role Play Game Dışı :: Site Arşivi :: RPG Arşivi-
Buraya geçin: