Pénelope Farswick
RPG Puanı : Mesaj Sayısı : 1 Asa : 17 inç , 28 santim gümüş kökü .... Ruh Halin : Kayıt tarihi : 01/12/09
| Konu: Pénelope Farswick Salı Ara. 01, 2009 10:26 pm | |
| '' Evet, yapmalıyım. En azından yapmak zorundayım. '' Rüyasına -yada gerçeğe - dair tek hatırladıkları bunlardı. Ter içinde uyandı. Henüz gecenin üçü bile değildi. Neler olduğunu anlaması güç oldu. Yastığın üzerindeki ter kokusu tüm odaya yayılmıştı. Belkide günlerdir uyuyordu. Ağaç sesleri ve gecenin ıssız karanlığı onu hiç korkutmuyordu. Evet korkutmuyordu, zaten o buna alışık değilmiydi ?
Güç belâ kendini zorlayarak kalktı sıcak ve ter kokulu yatağından. Ne yapacağını da bilmiyordu, belkide yatıp uzun süre düşünmeliydi ;Evet, kaçtım. Peki ya sonrası ?
Ailesi oldukça zengindi. Ona istedikleri her şeyi veriyorlardı. Uzun, topuklu bir ayakkabı, bir uçak bileti, bir converse, bir ... bir ... Evet, tüm bunlara sahipti, peki kendisini alıp bir köşeye fırlattığında düşündüğü sorusunun cevabı çok olasılıksızdı, annem beni en son ne zaman öptü ? Bundan nefret ediyordu, uzun sarı saçlı aptal kız kardeşinden nefret ediyordu.Sürekli babasına yardım -Pén'in deyişiyle yalakalık- ediyor, lüks bahçeleriyle ilgileniyordu. Pénelope ona milyonlarca defa bağırmıştı, yüzüne vurmuştu bu sözleri ; '' Seni sersem! Zaten evde binlerce işçi çalışıyor! Sırf babamdan daha fazla para koparabilmek için bahçeyle ilgilenmene gerek yok! ''
Bu düşüncelerle vardı eski tahta kapılı, harabe olmuş banyoya. Musluk denen bir şey yoktu. Biriktirdiği suları yüzüne çarptırdı, suyun verdiği serinlik dertlerinden kurtulmasına yardımcı oluyordu -en azından 26,2 saniye -
Oturup çok ince bir plan yaptı. Tek sorun vardı, burdan Hogwarts'a nasıl gidebilirdi ?Buraya tırmanırken bunları hiç düşünmemişti, tek istediği şu aptal zengin züppe topluluğundan kurtulmaktı. Saatler, yalnızca saatler kalmıştı. Saat henüz 3'tü. Ama olsun. Daha sandığına bulabildiği en eski kıyafetlerini yerleştirecek, kitaplarını kronolojik sıraya göre düzenleyecek ve Hogwarts Güncesine göz atacaktı. Eh, yapacak çok iş vardı.
Ailesini düşünmeden kalkıp üzerine kıyafetlerini giydi. Beyaz tunik uzunluğunda ayı desenli bir uzun kollu, altına dar paçalı bir kot ve gri converse. İşte, çok gösterişli de değildi, çok sıradan da.
'' Evet, kabul ediyorum. Ben kötü bir kızım. İşte, tüm gerçek bu! ''
Saatlerin nasıl geçtiği hakkında en ufak fikri yoktu. Evden çıkarken şu sıralar kullandığı en sık cümleyi kullandı. Neden yapıyordu, bilmiyordu. Ama bu ona gerçekten de zevk veriyordu. İyi olmaktansa, dünyanın suyunu sıkıp kötü olmak daha elverişliydi. Bunun verdiği zevkle trene yürüdü ...
'' Evet, kabul ediyorum. Ben kötü bir kızım. İşte, tüm gerçek bu! '' '' Evet, kabul ediyorum. Ben kötü bir kızım. İşte, tüm gerçek bu! '' | |
|