Hogwarts Cadılık Ve Büyücülük Okulu
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Hogwarts Cadılık Ve Büyücülük Okulu

Hogwarts RPG
 
AnasayfaKapıLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Trixie Jean Tudor

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Trixie Tudor
Ölüm Yiyen



RPG Puanı :
Trixie Jean Tudor Left_bar_bleue100 / 100100 / 100Trixie Jean Tudor Right_bar_bleue

Mesaj Sayısı : 8
Asa : 12 1/2 inç, asma, kimera yelesi.
Ruh Halin : Trixie Jean Tudor Hmbl7pv6
Kayıt tarihi : 13/08/09

Trixie Jean Tudor Empty
MesajKonu: Trixie Jean Tudor   Trixie Jean Tudor Icon_minitimePerş. Ağus. 13, 2009 3:21 pm

Dışarıdaki alacakaranlık gökyüzü Hogwarts'ın ruh halini anlatıyordu. Doğa Ana sanki Hogwarts'ta yaşıyormuş gibi üzerlerine iliklere işleyen bir soğuk dalgası göndermişti. 29 Kasım önce fırtınalarala baş etmişti, arkasından da karın yıkıcı etkisi kendisini göstermişti; ancak hava sadece saatler hatta dakikalar sonra yaşanacak karanlık, acı verici ve herkesi en derininden sarsacak olayların sadece saygılı bir elçisi olabilirdi. O anlar için arazi oldukça karanlık sayılabilirdi ancak asıl sadece saniyeler uzaklıktaydı ve o an geldiğinde Hogwarts'ta hiç kimse umut ışığını yakamaz hale gelecekti. Okul artık tam da Trixie'nin düşündüğü gibi güvenli bir yer olmaktan çıkmıştı ve büyük küçük herkes bunun farkındaydı. Bina, tarihinde görülmediği kadar ani bir hızla boşaltılmaya başlamıştı ve Trixie de Sınıf Başkanı sıfatının getirdiği sorumlulukla bu boşaltıma yardım ediyordu. Hogwarts'ın büyük, kanatlı kapısının önünde soğuğa karşı dirençle birinci sınıf Ravenclawları profesörlere teslim ediyordu. Bu durumdan etkilenen küçük birinci sınıflar da doğal olarak bir şeylerin feci derecede ters gittiğini sezmişti. Ufacık yüzlerinden korku, endişe ve acı okunuyordu. Trixie, okulun gerçek güzelliklerini tadamayacak olmalarından dolayı onlara acıyordu ama aynı zamanda neler olduğunu anlayamayacak kadar küçük oldukları için de onlara gıpta ediyordu. Okuldan ilk ayrılacaklar içinde olmayı ölesiye isterdi; fakat içindeki zor seçimi yapma içgüdüsüne, ya da daha doğrusu salaklığına, karşı koyamayarak okulun korunmasına elinden geleni yapmaya karar vermişti. Kesinlikle gururlu, onurlu ya da cesur olma zamanı olmadığının farkındaydı ancak gerçekten güvendiği az sayıdaki insanı bırakırsa ve savaşabilecekken bir korkak gibi kaçarsa ya da en azından onların ölmemesi için küçük bir yardımda bulunmazsa hayatı boyunca bir insanın hissedebileceği en büyük pişmanlıklardan birini yaşardı. Bu seçimin bedelinin ölüm kadar ağır olabileceğinin de farkındaydı. Daha yaşamak istiyordu; hayatın tatlarına varmak için önünde sayısız dakika, sonsuz saniye vardı. Aklından bütün bu ağır düşünceler geçerken birinci sınıflara gıpta etmekten kensini alıkoyamıyordu işte. Okulda kalarak neleri riske attığını düşünmek hemen o anda kaçmayı istemesine neden oluyordu, ama kaçmayacaktı.

Birinci sınıfların trene sağ salim yerleştirildiğini haber aldıklarında Sınıf Başkanları ikinci sınıfları sıraya dizdi ve hepsini teker teker profesörlere teslim etti. İkinci sınıf Ravenlar birinci sınıflara göre daha da çok korkuyordu, hatta bir iki tanesi ağlıyordu bile. Kimisi eve en kısa sürede gitmek için yalvarıyor, kimisi de kadere boyun eğmiş bir biçimde Hogwarts'ın akıbetini aralarında kısık sesle tartışıyordu. Havadaki umutsuzluk ve hüzün artık somuttu. Trixie tanıdığı küçük Ravenlara sarılıyor ve onları teselli etmeye çalışıyordu. İkinci sınıflar da bittiğinde Trixie'nin sinirleri artık lastik gibiydi, bir geriliyor bir sakinleşiyordu. Soğuk da ona yardım ediyor sayılmazdı hani.

Başarıyla ve güvenle yerleşen ikinci sınıflardan sonra sıra üçüncü sınıflara geldiğinde Trixie karşısında bir yığın olgun olmaya çalışan küçük çocuk gördü. Hiçbirisi tam olarak olgun değildi ve belki de hepsi neden böyle bir felaketin kendi okullarına sıçradığını kestirmeye çalışıyordu içlerinden. Trixie aralarında en çok göze çarpanın küçük öğrencisi Harold olduğunu görünce yüzüne mucizevi sayabileceği şefkat dolu bir gülümseme yerleşivermişti. Harold'la o sıkıcı anları geçirmek için çok şeyini feda edebileceğini düşündüğündeyse gözlerinin dolduğunu fark etti ve sabırla kendisine kimsenin önünde ağlamamaya söz verdi. Sıra Harold'a gelince Trixie Harold'a sarıldı ve sadece ikisinin duyabileceği bir sesle "Eve gidince ailene sıkı sıkı sarıl. Annemlerle karşılaşırsan onlara benim mutlu ve asil bir Tudor kızı olduğumu söyle. Bu söylediklerimi onlara iletmeyi sakın unutma. Seni asla unutmayacağım Harold. Kendine iyi bak." fısıldadı. Harold'ın bu sözlere karşı tepkisini öğrenmek istemese de Trixie fısıldarken omzunda küçük buz taneleri varmış gibi hissetti. Kalbinin sıkıştığını hissederek Harold'dan uzaklaştı. Harold'dan sonra başka kimseye sarılmadan üçüncü sınıfları teslim etmeye devam etti.

Üçüncü sınıfların da Trene sağ salim ulaştıklarını öğrendikten sonra Hogwarts'ın karla bembeyaz kaplanmış arazisi üzerinde doğal olamayacak kadar karanlık siluetler fışkırmaya başladı. Dördüncü sınıflar hala Ortak Salon'daydı, okul tam anlamıyla boşaltılmamıştı. Trixie, karanlık siluetlerin kim olduğunu bilmek istemiyordu; tek isteği okulun kalanıyla beraber siyah beneklerle dolu bir halisünasyon gördüğüne inanmaktı. Karaltılar gittikçe yaklaşıyordu, profesörlerin bir kısmı da karaltılara. Biçim Değiştirme profesörünün bütün sınıf başkanlarına bağırdığını duyduğunda hücrelerinin atağa kalktığını hissederek adrenalin deposu gibi içeriye koştu hızla. En yakınındaki kişiyi kapıvermişti, Lynann'ı. Kızın eline resmen atlamıştı ve bırakmaya korkarak sıkı sıkı yapışmıştı o ele. Hogwarts'ın heybetli kapıları Safkanlar denen, Trixie'nin bilmek istemeyeceği kadar yakından bildiği o iğrenç pislik yığını büyücü bozuntularından oluşmuş, sapık bir amaca hizmet eden psikopatlar birliği tarafından aşındırılmaya başladığında Trixie'nin bütün o asalet dolu düşünceleri yerini kaçma içgüdüsüne bırakmıştı ve karar vermek hiç zor değildi o an. Trixie mavi kurdeleli cüppesinin koşarken havayla dolduğunu, Lynann'ın sarı saçlarının uçuşurken yüzüne çarptığını hayal meyal hissediyordu. Nereye saklanması gerektiği hakkında iyi bir teorisi vardı. Kulelere çıkmak yerine zindanlara ineceklerdi. Birincisi zindanlara ulaşmak zamanlarını alırdı, büyük kavgalar daha ziyade Giriş Salonu, Büyük Salon ve koridorlarda olurdu. Zindanlara inene kadar katetmeleri gereken yok uzundu ve optimistik bir düşünceye göre Hogwarts'a hiç gelmemiş olan zavallı köleler bu zindanlarda kaybolabilirdi. İkincisi kulelere çıkmak daha iyi bir fikir değildi çünkü Safkanlar araziye girebildikleri sürece kulelere süpürgeyle inebilirlerdi ve Trixie Safkanların arasına katılmamış biri olarak tanınabilirdi, bu kesin sonu olurdu. Son olarak en kolay kaçış yolu zindanlaraydı. Yukarıda kalan Giriş Salonu'ndan sesler işitiyordu artık, çığlıklar, bağırışlar ve yüz kez duyduğuna yemin edebileceği Avada Kedavra. Safkanlar okula kesinlikle katliam için gelmişti, Trixie emindi ve ilk hedefleri kesinlikle masumlardan çok kendilerine katılmamayı seçenler olacaktı. Lynann'ı hala sürükler gibi koşarken boğazının soğuk havadan dolayı tahriş olmuş gibi acıdığını hissetti. Dur durak bilmeden koşmuştu canını kurtarmak için. Artık büyü yapmadığı için de pişman değildi, kaçma ihtimali yoktu ve sadece kendisi için ölüm kalım savaşı veriyordu. Bu işe kendisini adamanın zamanıydı. Lynann'ı çekiştirmeyen eli cüppesinin içindeki asasını kavramıştı. Arkasından birileri geliyor olabilirdi, Safkalar düşündüğünden de kalabalık gelmişti ve hepsi sadece Salonlarda savaşmazdı, en kuytu yere bile o pis safkan elleri uzanırdı artık. Nitekim Lynnan veya kendisine ait olmadığından emin olduğu ayak seslerini duyunca hız kesmiş olduğunu fark etti ve bu sefer tam tabana kuvvet, soğuğa aldırış etmeyerek meşalelerle aydınlatılmış koridorlarda koşmaya devam etti. Lynnan hızını kesiyordu çünkü ona kalsa o arkalarından gelenlerle sıkı bir düello etmek istiyor gibiydi. Trixie arkalarındaki ayak seslerinin giderek kendilerininkine yetiştiğini duyuyordu. O an adrenalinle on altı senelik hayatında hiç bu kadar hızla çalışmayan beyni uygulamalı derslerde en iyi yaptığı büyülerden biri olan Engelleme Büyüsü'nü hatırladı. Lynann'ı elinden bırakmadan arkasına çekti ve asasından uzun, kırmızı kırbaca benzeyen bir ışık çıkartarak gelenlerin ayaklarının dibine nişan aldı. Sonucun ne olduğunu öğrenmeden Lynann'ı boş bir çantaymış gibi sürükleyerek kaçmaya devam etti. Çok derinlere gitmekten korkuyordu, bu yüzden yön değiştirdi ve İksir Zindanları'na doğru yol almaya başladı. Arkasındaki seslerin biraz kesildiğini fark edince bir nefes koydu. Bu nefes boğazını acıtmıştı, bu kez boğazı gerçekten tahriş olmuştu. Buna rağmen korkusundan aldığı güçle boğazındaki acıyı, genzindeki yangını unuttu ve yine hızla koşmaya devam etti. Lynann'ı tutmuyordu artık, yanında bir yük olmuştu kız.

Bütün bu koştuğu süre içinde kendisine güvenmemişti, kendisini savunmasız hissettmişti ama artık güvensizlik onun Safkanlar kadar düşmanıydı ve bundan kurtulmalıydı. Kendisine zeki bir cadı olduğunu hatırlatarak koşuyordu şimdi. Zindanların bu labirentinde bulunmamak için özel bir çaba harcıyordu çünkü ayak sesleri artık gerçekten kulağında gümbürdüyordu. Ne yöne gideceği hakkında bir planı da yoktu, sadece kaçıyordu ama o lanet olasıca ayak sesleri hep onunlaydı. En sonunda soğuğun somutlaştığı koridorlardan birinde bir ses yankılandı; tuzağa düşürülmüş bir aslanın feryadı Trixie'nin kulaklarını doldurdu. Lynann maratondan çekilmişti, şimdi sıra kendisindeydi. Asasına yapışmıştı istemsizce ve arada ne yöne gittiğini hatırlamak için önüne bakarak omzunun üstünden arkasından birinin gelip gelmediğini kontrol ederek durmaksızın koşuyordu. Bir ara geçitten geçtikten sonra tekrar ana koridora çıktığını fark etmesi uzun zamanını almadı. Ayak sesleri yaklaşıyordu. Elli elli şansı vardı, ya burada duvara yapışmış bir şekilde teslim olacak ya da arkasındaki ayak seslerini gebertecekti kendi yaşamı için. Anlık bir tereddütten sonra asasına yapıştı ve yüzünü görebilecek kadar yakına gelmiş ayak seslerine sahip adamın gözlerinin içine bakarak onu ebedi ölümüne lanetledi "AVADA KEDAVRA!" Büyüyü kast etmişti, içindeki korkuya rağmen sesine bir zerre endişe bulaştırmadan söylemişti ancak adam sadece olduğu yerde duraksamış, duvarları aydınlatan cılız bir yeşil ışığın kurbanı olmuştu. Trixie bu sefer adamın gerçekten ölmesini içinden zor da olsa isteyerek bağırdı, konu adam öldürmek bile olsa kendisini başarısız sayamazdı."AVADA KEDAVRA!". Yerinden kalkmaya hazırlanan yara almış adam bu sefer parlak yeşil ışığın kurbanı olmuştu. Trixie adamı öldürmenin zevkinden iğrense de hayat güvenliğini sağladığı için anlık bir zafer hissettmişti ta ki arkasındaki sesi duyana kadar "Bizi seçmemen çok yazık olmuş. CRUCIO!"
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Trixie Tudor
Ölüm Yiyen



RPG Puanı :
Trixie Jean Tudor Left_bar_bleue100 / 100100 / 100Trixie Jean Tudor Right_bar_bleue

Mesaj Sayısı : 8
Asa : 12 1/2 inç, asma, kimera yelesi.
Ruh Halin : Trixie Jean Tudor Hmbl7pv6
Kayıt tarihi : 13/08/09

Trixie Jean Tudor Empty
MesajKonu: Geri: Trixie Jean Tudor   Trixie Jean Tudor Icon_minitimePerş. Ağus. 13, 2009 3:22 pm

Bedeninin her bölgesinin kaynar sulara batırıp orada bırakıldığını hissetti ve acı dolu bir çığlık attı. Bu acıya bir de kerpetenle her yanının sıkıştırılması eklendiğinde Trixie sonunun geldiğini anladı, ölüm ona artık öldürdüğü adam kadar yakındı. Az önce ölümü görmüştü, ölümü göndermişti. Adamın gözlerindeki boşluğu nasıl hayatının sonuna kadar unutamayacaksa bu acı da o kadar unutulmazdı. Teslim olmak ikilemindeydi artık. Direnme gücünün son zerresini de harcamıştı. Kaçmıştı, saklanmıştı hatta gerektiğinde öldürmüştü. Ama fiziksel acı... Artık dayanamıyordu. Bütün bu cehennem azabı acı bittiğinde yere yığıldı. Bilinci hala açıktı ancak vücudu Crucio’nun balyoz gibi vuran etkisinden ve maratondan yorgun düşmüştü. Karşı koyma isteğine dayanamıyordu, fakat o karşı koyamadan ellerini sihirli ipler bağlıyordu. Adamın sesini kendi kulaklarında zonklayan kalp atışlarından zorlukla duyarak havada süzüldüğünü hissetti.

Tekrar zihni berraklaşınca az önce hissettiği acının izleri, her tarafını ağrıttığı gerçeğiyle vücüdunu sarmalamıştı. Az önceki gizli geçitte değildi, bir zindanda tutsak alınmıştı. Elleri bağlıydı ve asası doğal olarak yanında bırakılmamıştı. Çevresine soran gözlerle baktığında yanında Lynnan'ı gördü. Elleri zindandaki paslı zincirlere zincirlenmişti aynen Trixie’ ninkiler gibi. Havada asılmadıklarına şükretti boş bir anında. Zindan da koridorlar gibi meşalelerle aydınlatılıyordu ve zindanda iki yetişkin vardı. Üzerlerinde kapkara cüppeler vardı ve gözlerindeki karanlık cüppelerinden daha belirgindi. Trixie az daha bu insanların arasına katılacaktı, eğer beyin yıkamalarına kanacak kadar akılsız olsaydı. Ölümün artık ona çok yakın olduğunu biliyordu ve buna karşı koyacak hiçbir şeyi kalmamıştı, zihni bile. Bu adamlar iflah olmaz işkencecilerdi belli ki. Trixie adamlardan birini süzerken büyücü konuşmaya başladı. "Bak bak. Elimizde bir Bulanık, bir de aslan yavrusu var. Bu gün eğleneceğiz değil mi azizim Vittorio?" dedi uzun boylu olan. Vittorio yüzündeki ifadeyi bozmadan cevapladı "Tam üzerine bastın eski dostum. Hangisinden başlayalım? Trixie'yi ben istiyorum. Az önce Hans'ı gebertti, ödülü benden olmalı. Ayrıca zoru seçen insanları severim. Bize katılmayarak neler kaçırdığını anlamalı. Hem gelirken bir Gryffindor istemediğini söylememiş miydin?" dedi yüzüne hiç yansıtmadığı kindar bir alayla. Trixie'nin içinden cevap vermek geçiyordu ancak çenesine hakim olmazsa tahmin edebileceğinden daha büyük acılara maruz kalabilirdi. Bir yanı da konuşması için onu içten içe kışkıtıyordu; zaten pek zamanı kalmamıştı ve bu kadar boyun eğemezdi. Cümleler bir anda ağzından dökülüverdi; "Zoru seçen insanları seviyorsan kendinden nefret etmelisin çünkü sen gözleri kör edlimiş basit bir mankafadan daha öte bir şey değilsin, seni alçaltan-" Sözünün devamını getiremeden bir acı dalgası daha vücudunu sardı. Çığlık attığının, gözünden yaşlar aktığının farkına varmıyordu bile. Acı dalgası ilki gibi hemen yatışmamıştı, bu sefer daha uzundu. Dünyayı tekrar görmeye başladığında Vittorio'nun yüzünün dibinde olduğunu fark etti. Bu sefer yüzü ifadesiz değildi, her çizgisi kin ve nefretle keskinleşmişti. "Sen kime mankafa dediğini sanıyorsun ha? Asıl Safkanlara katılmayarak sen mankafalık ettin güzelim. Hayatının son dakikalarını acıyla geçirecek kadar mankafalı olan sensin!" dedi ve sinirle Trixie'nin midesine bir yumruk attı. Ezekiel bu yumruktan sonra bir kahkaha patlattı ve "Sakin ol azizim. Bu gece daha bu Bulanık gibi nicelerini avlayacağız, enerjini boşa harcama." dedi ve Lyn'e doğrulttuğu asasından kırmızı bir ışık demeti Lynann'ı kafesledi. Lyn de acı dolu bir çığlık atmıştı. Bu çığlık Trixie'ninkinden kat kat daha yüksek oktavlıydı. Trixie uyuşmuş beyninin hala işlemesine şükrederek birilerinin bu çığlığı duyabileceği ihtimalini düşündü. Şimdi Vittorio da Lynann'la ilgileniyordu. Trixie'nin düşündüğünden daha zorlu olduğunu fark edince ve Lynann'ın canını acıtması daha kolay bir av olduğunu fark edince Trixie şansının yardımıyla ikinci plana atılmıştı. Acısı hala tazeydi, iki Crucio gerçekten cehennemden çıkmış bir azaptı fakat kendisindeki acıya dayanma potansiyeli onu hala ayakta tuatbiliyordu. Lynnan' a baktığında kızın gözlerinin artık boş bakmaya başladığını gördü ve öyle olmamak için Tanrı'ya dua etti. Tam Vittorio asasını Lynann'a doğrultmuşken Trixie zonklayan kulaklarının kendisini yanıltmamasına dua ederek ayak sesleri duydu. O sırada Vittorio tekrar Trixie'ye dönmüştü ve bir yumruk daha atmak için elini kıtırdatıyordu, Trixie'yle aralarında bir adım kalmıştı. Gelen Trixie'nin en son görmek istediği kişilerden biriydi, Archibald Ryan. Onun da Safkanlardan biri olduğundan şüpheleniyordu zaten. O Pierre denen çocuğun ölümünden sonra, gizli geçitteki küçük kulak misafirliğinden beri. Archie her zamanki gibi sinsi sinsi gülümseyerek Vay vay vay. Ezekiel ve Vittorio sizi görmek ne güzel. Bakıyorum da kendinize eğlenebileceğiniz iki aptal bulmuşsunuz." Trixie nefretine yenilerek Archie'ye o haliyle bile en kötü şekilde bakmaya başladı. Bu durumda bile Archie bir hayvanmış gibi davranabiliyordu. En azından altı yılın bir hatrı olmalıydı, en azından orada olmayarak, Trixie'nin ölümünü izlemeyerek ona boynunun borcunu ödeyebilirdi fakat Archie muhtemelen Trixie'den o kadar nefret ediyordu ki ona bakmaya bile tenezzül etmiyordu. Trixie şimdi olduğu yerde sallanıyor ve tir tir titriyordu. Acı çekmek, yorulmak ve bu aptalın ortaya çıkışıyla sinir onu gerçekten zımparalanmış gibi hissettirmişti. Archie, sanki bir gösteriye gelmiş gibi kendisini bir sıraya atıverdi. Ezekiel başıyla Lyn'ı işaret etmişti, niyeti oldukça açıktı. Archie adamı kafasıyla şöyle bir onayladıktan sonra Trixie'nin yanına yürümüştü. Tam üç ay önceki gibi Trixie'ye sokulmuştu, gözleri gözlerinin tam içine bakacak kadar. Ellerini Trixie'nin iki yanına koymuştu, avının kaçamayacağını gösteren bir psikojik baskıydı bu sanki. Ancak bütün bu tavırlarına rağmen yüzündeki ifade çok farklıydı, yardım getirmiş bir azizinki gibi. Archie kesinlikle bir aziz değildi ama eğer yardıma gelmişse içinde bir azizin kırıntısını taşıyor demekti ve o kırıntı işte o an -büyük ihtimalle Archibald Ryan'ın hayatında ilk defa- kendisini göstermişti. Trixie yüzünün gevşediğini hissetti. "Korkma. Onlardan değilim. Sizi koruyacağım". Bu sözler Trixie'de gerçek bir şok etkisine neden olmuştu. Tanrı, ona umudun varlığını Archibald Ryan olarak göndermişti. Tam Archie üzerine eğilmişken Trixie göz ucuyla Audra'nın -yani bir zebaninin- daha onları onurlandırmaya geldiğini gördü. Archie'nin bu davranışından sonra Trixie aynı gün içinde kaybettiği umudunu geri kazanmıştı ve bu umut ondaki acıların bir kısmını azaltımıştı. Aynı umut Audra'nın da Archie gibi davranabileceğini kulağına fısıldamıştı, Trixie doğru olması için Tanrı'ya yalvarıyordu. Bunları düşünürken Audra'ı gören Ezekiel adlı adamın kükrer gibi gülüşünü duydu ve yerinden sıçradı. Archie de artık Trixie'yi bırakmıştı, Audra'ya bakıyordu. Audra Trixie'nin gözleriyle buluştuğunda gayet umursamazdı ve Lyn'e de aynı şekilde bakmıştı. Ezekiel şimdi az öncekinden farklı olarak Audra'ya bir çeşit objeymiş gibi bakıyor ve resmen inildiyordu, o biçim. Audra Ezekiel'den geri çekmişti kendini, "İş sırasında eğlence olmaz, işimize bakmalıyız." Eğlence anlayışlarına donakalan Trixie acısını hala hissettiğini fark edince kafasını öne eğdi. Ezekiel ve Audra, tencere yuvarlanmış kapağını bulmuştu. Hoş, Audra Trixie'nin bildiği kadarıyla çok çeşitli şekillere girebilen bir tencereydi fakat bu kadar alçalabileceğini düşünmemişti. Tiksindiğini hissederek Audra ve Ezekiel dışında her şeye bakmaya başladı, Lyn'e, Archie'ye, duvarlara hatta kirlenmiş ayakkabılarına. ‘Ah, biliyorsun burası bir okul, böyle devam etmemeli. Yeterli bence’ Trixie derin bir nefes alarak bu ikiliyi izlemenin en az Crucio kadar acılı olabileceğini düşündü ve Audra'nın ateş saçan bakışlarına maruz kaldığında içindeki küçük güç zerresini aynı bakışı Audra'ya göndermek için kullandı. Archie'nin kendi safında olduğunu biliyordu ve az önceki davranışlarından çıkarttığı kadarıyla hala Safkanı oynuyordu, zekiceydi. Trixie Tanrı'ya buradan kendisi, Lynnan ve Archie üçlüsü olarak sağ çıkmak için yalvarmaya başladı. Buradan sağ ayrılırlarsa Archie'den hayatının altı senesi bir baş belası olduğu için özür dileyecekti.

Ancak o özrü Archie'nin duyabilmesini istemeyi unutmuştu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Rolande Addié
5. Sınıf
Rolande Addié


RPG Puanı :
Trixie Jean Tudor Left_bar_bleue100 / 100100 / 100Trixie Jean Tudor Right_bar_bleue

Kadın
Mesaj Sayısı : 1462
Yaş : 29
Savaş Tarafın : Chiarore Suo Guardia
Rp Partneri : Forever Sébastien! He is my love angel.
En Belirgin Özellik : Sabırlı kişilik ve oldukça sakar o.O
Asa : 21 Inch,Hipogrif Tüyü, At Kılı
Ruh Halin : Trixie Jean Tudor 37978406tk7qx0
Kayıt tarihi : 26/06/09

Galleon
Galleon: 1000
Patronus: Seçilmedi

Trixie Jean Tudor Empty
MesajKonu: Geri: Trixie Jean Tudor   Trixie Jean Tudor Icon_minitimePerş. Ağus. 13, 2009 3:36 pm

Mükemmel bi rp. Kusursuz diyebilirim.

RPG Puanınız:100
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Trixie Jean Tudor
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Dick Jean

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Hogwarts Cadılık Ve Büyücülük Okulu :: Role Play Game Dışı :: Site Arşivi :: RPG Arşivi-
Buraya geçin: